Türkçe English

Bebeğin ruh sağlığı açısından annenin önemi hakkında neler söylenebilir?

Bir bebekten bahsediyorsak mutlaka bir anneden de (temel bakım verici) bahsediyoruz demektir. Daniel Stern "Bir bebek doğdu" isimli kitabında, " Bir bebek doğduğunda bir de anne doğar" demiştir. Bebeğin dünyaya geldiği günden itibaren anne (ya da ilk bakıcı) ile olan ilişkisinin, anne bebek etkileşiminin ve bağlanmasının, ve bu etkileşiminin bebeğin dünyasında taşıdığı önemin altı çizilmektedir.

Ebeveynlik üzerine çalışmalar yapan çeşitli uzmanların teorilerini bir arada değerlendirdiğimizde, annenin bebeğe dönük uygun duygusal yaklaşımının beş temel içerikten oluştuğunu görürüz (Leekers ve Crockenberg, 2006). Bu beş temel duygusal içerik şunlardır: (1) Doğruluk ve duyarlılık; (2) Empati; (3) Olumsuz duyguların engellenmesi; (4) Duygusal verimlilik ve özgüven; (5) Uygun duygusal hedefler

1. Doğruluk ve duyarlılık (Accuracy): Bu işlev, annenin bebeğin sıkıntısını algılayabilmesindeki ve altında yatan duygusunu tanıyabilmesindeki doğruluğunu ve duyarlılığını ifade eder. Örneğin, olumsuz duyguları yanlış tanıyan (ör, bebeğin korkusunu sinirlilik olarak algılayan) anne bebekle zayıf bir karşılıklı duygusal eşleşme yaşayacak ve yetersiz ve yerinde olmayan bir hassasiyet gösterecektir. Anneler bebeklerdeki sıkıntı durumuna birbirlerinden farklı duygusal tepkiler verirler ve bebekte farklı duygusal durumların oluşumunu tetiklerler.

2. Empati, annenin kendini bebeğinin yerine koyarak, onun bakış açısıyla olaylara bakabilme becerisini ifade eder.

3. Öte yandan, çocukta sıkıntı oluştuğunda annenin kendi olumsuz duygularını (negative emotions) (öfke ve aşırı kaygı gibi) engelleyebilmesi ile annenin kendisinde “ortamdan kaçma, uzaklaşma” arzularının ortaya çıkmasını engelleyebilir ve bebekle etkileşimini sürdürmesini sağlar.

4. Duygusal verimlilik ve özgüven (emotional efficacy), ise annenin bebeğinin ne hissetiğini doğru anlayabilme ve uygun yanıtlar verebilme konusunda kendisine olan güvenini ifade eder. Bu alanda yüksek özgüvene sâhip anneler zorluklarla daha uzun süre mücadele edebilir ve bebeğin duygusal sıkıntısına daha hassastır.

5. Son olarak, annenin uygun duygusal hedefleri (emotional goals), annenin sıkıntı yaşayan bebekle etkileşim yoluyla hangi noktaya ulaşmayı hedeflediğini ifade eder. Bebeğin ihtiyaçlarına kendi ihtiyaçlarına göre daha fazla öncelik veren bir anne bebeğin duygularına daha fazla odaklanmaya dönük olacaktır.

Annebabanın bebek üzerindeki kontrölünün bebeğin kendi kendini regülasyonunu geliştirmesi için olumlu etkisi olduğuna dair bulguların yanı sıra olumsuz etkileri olduğunu da bildiren çalışmalar vardır (Karreman ve ark., 2006). Ebeveyn kontrölünün pozitif ve negatif kontrol olarak ikiye ayrılacağı düşüncesi bulgulardaki farklılıkları açıklayabilir. Pozitif kontrol çocuğu cesaretlendiren ve ona rehberlik eden direktifleri içeren bir kontrol yöntemidir ve kendi kendini regülasyon (self regulation) becerilerini geliştirmesinde bebeğe yardımcı olur. Negatif kontrol ise bir güç gösterisine dönüşebilen, öfke ve eleştiri içeren ve aşırı müdahaleci bir kontrol yöntemidir ve bebeğin kendi kendini regülasyonu açısından olumsuz etkiler gösterir (Karreman ve ark., 2006). Bebeğin kendi kendini regülasyonunu olumlu yönde etkileyen ebeveyn davranışları arasında bebeğe karşı “yanıtlılık” (responsiveness), “kabûl edicilik” (accepting), “duyarlılık” (sensitivity), “eş zamanlılık” (senkronizasyon) sayılabilir (Karreman ve ark., 2006).

Anne bebek etkileşimin niteliği ile çocukta görülen özellikle beslenme sorunları, aşırı ağlamalar ve uyku bozukluklarının varlığı ve şiddeti arasında ilişki bulunmaktadır (Wiefel ve ark., 2005). Bu etkileşimde özellikle önemli görülen annenin “duygusal olarak erişilebilirliği” (emotional availability) kavramıdır. Kadının annelik donanımını oluşturan bileşenlerin etkinliği, gebelik öncesinde başlar ve yaşam boyu sürer. Anababa-bebek ilişkisi büyük oranda sözel olmayan ve hattâ simge öncesi niteliktedir. Daniel Stern’ün tanımladığı “annelik donanımı”, ruhsal yapının bakım verilmesi gereken bir bebeğe sâhip olma gerçeğine uygun biçimde düzenlenmesini anlatan bir terimdir (Uslu, 2005). Annedeki bebeğe ilişkin tasarım (annelik tasarımı: maternal representations), hem geçmişteki etkileşimlere ilişkin anılar, hem de etkileşimin taraflar tarafından nasıl algılandığını belirleyen düşler, umutlar, korkular, yansıtma özdeşimleri, aile gelenekleri ve mitleri, önemli yaşam deneyimleri, güncel baskılardan oluşur (Uslu, 2005). Fraiberg’in dönüm noktası niteliğini taşıyan “Bebek Odasındaki Hayaletler” başlıklı yazısında vurguladığı gibi, nesiller boyunca annenin kendi annesiyle ilişkisinden bebeğiyle ilişkisine aktarılanlar da burada yer alır. Annenin doğum öncesi annelik kavramı ile ilgili zihinsel tasarımlarının annenin doğum sonrası dönemde (postpartum) depresyon yaşama olasılığını, erken dönemdeki bebekle ilişkisini ve annelikle ilgili deneyimlerini de etkilediği öne sürülmektedir (Mayes ve Leckman, 2007). Kendi annelerini daha az koruyucu, daha az bakım verici olarak algılayan annelerin gebeliğin sekizinci ayında ve doğumdan sonraki ikinci haftada ve üçüncü ayda daha fazla sıkıntılı ruh hali (disfori) yaşadıkları bildirilmiştir (Mayes ve Leckman, 2007). Annelerin kendi babaları ile ilgili tasarımları ile bir ilişki saptanmamıştır. Hem anneler hem de babalardan kendi annelerini daha az şefkatli ve/veya kontrol edici görenlerin doğum öncesi ve sonrası dönemde daha fazla duygudurum dalgalanmaları ve depresyon yaşadıkları gözlenmiştir (Mayes ve Leckman, 2007).

Öte yandan, anne babaların kendi bebekleriyle ilgili geliştirdikleri zihinsel tasarımlar vardır. Anababanın bebekle ilgili bu tasarımlarını anlamak amacıyla Zeanah ve Benoit tarafından geliştirilen “Anababanın Çocuğa İlişkin Tasarımları” (AÇİT) Görüşmesi (Working Model of the Child Interview) ile anababanın tasarımları üç grupta toplanmıştır:

(1) Dengeli tasarımları olan anababalar, bebeği ve bebekle aralarındaki ilişkiyi tam ve zengin biçimde anlatırlar. Anlatımları esnek ve değişime açıktır. Bakımveren bebekle ilişkisine iyice gömülmüştür, bu ilişkiye değer verir ve bebek için önemli olduğunu bilir.

(2) Bağlanamamış tasarımları olan anababalar duygusal olarak soğuk, uzak hattâ sevgisizdirler. Bebeğe ilgileri az, duyguları yoksuldur. Bebeğe ilişkin ayrıntılı bilgi veremez ya da fazla bilişsel düzeyde bilgi verirler (ör. “normal bebekler gibi”). Esneklik azdır ve bebeği keşfetmek için uğraşmazlar.

(3) Çarpıtılmış tasarımları olan anababaların bebekle ilgili anlatacak birçok şeyleri olabilir, ancak öykülerine çeşitli biçimlerde çarpıtmalar egemendir. Anababanın zihni bebek dışında başka konularla fazla meşgul olabilir; bebekle ilgili aklı çok karışık ve başedemez durumda olabilir; kendisiyle fazla meşgul ve bebeğin gerçek gereksinimlerine duyarsız olabilir, bebekten ilgi ve hattâ bakım bekleyebilir. Bebekle ilgili betimlemeler karışık ya da çelişkilidir. Anababa görüşme sırasında bebeğe ve onunla ilişkisine odaklanmakta güşlük çeker. Bebeğe yakınlaşmak için uğraştığı ama başaramadığı izlenimi edinilir.

Annenin bebekle etkileşimi karşılıklıdır; anne bebeği, bebek de anneyi etkiler; sonuçta her ikisi de değişir. Anne bebeği doğru okur ve uygun tepki verirse, bebeğin etkin karşılıklı etkileşim becerileri gelişir (synchrony - eş zamanlama). Buna karşılık, bebeğin iletişim işaretlerini görmezden gelirse, yanlış anlarsa, aklında sürekli başka şeyler varsa, aşırı dalıcı ya da çökkünse, bebeğin tepkileri de seçkisiz, kaotik, katı ya da basmakalıp duruma gelir (Uslu, 2005). İlk yaşta keyif ve mutluluk gibi olumlu duygular anne tarafından eşlenip, öfke korku ve üzüntü gibi olumsuz duygular yatıştırılırken, 3 yaşında artık olumsuz duyguların nötralite ya da öfkeyle daha fazla eşlendiği saptanmıştır. Bu diyaloğun bebeğin özellikle zor durumlarda ve annenin olmadığı ortamlarda sosyalleşme ve başetme becerilerini desteklediği varsayılmaktadır (Uslu, 2005). Anababa-bebek etkileşimindeki bozukluğun daha ilk aylarda ortaya çıkan öncül belirtisinin göz teması bozukluğu olduğu belirtilir. İlk aylarda göz göze bakmayan, gözlerini ve yüzünü kaçırarak etkileşimi reddeden bebeklerin, göz göze bakabilen yaşıtlarına göre okul öncesi dönemde sosyal etkileşim, psikobiyolojik işlevler, davranış ve gelişim alanlarında daha fazla sorun yaşadıkları bildirilmiştir. Otizm benzeri olan bu belirtinin gelişiminde bakımverenin aşırı uyarıcı, dalıcı ve denetleyici ya da tepkisiz ve duyarsız ilişki kurmasının etkili olduğu öne sürülmüştür. Anababa-bebek etkileşimi bozulduğunda, bebeklerin sosyal, bilişsel ve dil alanlarında gelişim gecikmesi, örselenme ve fiziksel gelişim geriliği riskinin arttığı belirtilmiştir. Bebeği gelecekte ruhsal bozukluğa yatkın kılan en belirgin özelliğin, düşük benlik değerine yol açan bakım yetersizliği olduğu saptanmıştır (Uslu, 2005).

Bebeklerin psikolojik gelişimini etkileyen faktörler arasında anne ile ilişkili riskler içinde en çok annenin depresyonu üzerinde durulmuştur (Ammaniti ve ark., 2006). Daha önceki makalelerde, anne depresyonu ile çocukta görülen psikopatoloji ilişkisi dört temel mekanizma ile açıklanmaya çalışılmıştır (Goodman ve Gotlib, 1999). Birincisi, depresyonun ortaya çıkmasına neden olan genler aynı zamanda çocukta görülen depresyon ya da diğer psikiyatrik bozukluklar için de yatkınlık oluşturabilir. İkinci olarak, yine biyolojik bir temele dayalı olacak şekilde, depresyondaki annelerin bebekleri işlevsel olmayan nöro-düzenleyici mekanizmalarla dünyaya gelirler ve bu durum uyanıklık ve duygudurumlarını düzenlemede zorluk yaratabilir ve depresyon gelişimine yatkınlık oluşturur. Üçüncüsü, çocuklar annelerindeki, kendileri ile uyum göstermeyen ya da olumsuz olan duygulara mâruz kalırlar. Bu durum sosyal becerilerinin ve başa çıkma stratejilerinin yetersiz gelişmesine ya da geliştirilen yöntemlerin anksiyete ve suçluluk gibi olumsuz duyguları pekiştirici işlev taşımasına yol açabilir. Dördüncüsü ise, depresif annelere sâhip çocuklar yaşamlarında daha fazla sayıda stres etmenlerine mâruz kalırlar (ör, iş sorunları, maddi zorluklar, evlilik çatışmaları vs.). Annedeki depresyon ile çocuktaki davranım ve uyum sorunları arasında yeterince aydınlatılmış bir neden-sonuç ilişkisi yoktur. Çocuktaki gelişimsel sorunlar da annelerde depresif belirtilerin gelişmesine yol açabilir. Diğer taraftan üçüncü bir etken (ör, madde kötüye kullanımı, kişilik bozuklukları, evlilik çatışmaları vs) her ikisine birden neden olabilir (Lovejoy ve ark., 2000). Ancak, ebeveyn ve çocuktaki eş zamanlı bozukluklarda nedensel ilişki incelendiğinde daha çok ebeveynden çocuğa doğru bir nedensellik ön plana çıkmaktadır (Lamb ve ark, 2002).

Annenin depresyonun süresi ve zamanlaması da çocuktaki sosyal ve duygusal sorun düzeyleri üzerine önemli olabilecek diğer etkenlerdir. Yakın zamandaki bir çalışmada (Karabekiroğlu ve ark., 2006) psikiyatri kliniğinde değerlendirilen 1-3 arasındaki olgular ön tanı gruplarına ayrılmış ve anne ve babalarda gebelik öncesi depresyon öyküsü sorgulanmıştır. Hem anneler hem de babalardan gebelik öncesi depresyon geçirenlerin çocukları daha çok yıkıcı davranım bozuklukları ve anksiyete/depresyon tanı grubunda yoğunlaşırken, gebelik öncesi depresyon yaşamamış anne ve babaların çocukları tanı almayan ve yaygın gelişimsel bozukluklar tanıları alan grupta yoğunlaştığı görülmüştür. Ebeveynde depresif belirtilerin uzun zamana yayılmasının, psikiyatrik belirtiler açısından çocuktaki genetik ve çevresel riski arttırdığını düşünülebilir.

KAYNAKLAR

Ammaniti M, Speranza AM, Tambelli R ve ark. (2006). A Preventive Promotion Intervention Program in the Field of Mother-Infant Relationship. Infant Mental Health Journal, 27(1), 70–90

Goodman SH, Gotlib IH (1999). Risk for psychopathology in the children of depressed mothers: a developmental model for understanding mechanisms of transmission. Psychological Review, 106:458-90.

Karabekiroğlu K, Rodopman-Arman A, Berkem M (2006). Relation of Offspring’s Psychiatric Diagnosis to the Timing of Parental Depression. World Psychiatric Association International Congress, July 12-16, Istanbul, Turkey. Türk Psikiyatri Dergisi, 17(2):Supp1, 257

Lamb ME, Teti DM, Bornstein MH, Nash A. (2002). Infancy. In: Child and Adolescent Psychiatry. A Comprehensive Textbook. s.293-295 3.Ed: Lewis M. Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, USA

Leekers EM, Crockenberg SC (2006). Antecedents of Mothers’ Emotional and Cognitive Responses to Infant Distress: The Role of Family, Mother, and Infant Characteristics. Infant Mental Health Journal, 27(4), 405–428

Lovejoy MC, Graczyk PA, O’Hare E, Neuman G (2000). Maternal Depression and Parenting Behavior: A Meta-Analytic Review. Clinical Psychology Review, 20:561-592.

Mayes LC, Leckman JF (2007). Parental Representations and Subclinical Changes in Postpartum Mood. Infant Mental Health Journal, 28(3), 281–295

Uslu R (2005). Annelik Donanımı ve Annenin Bebeğe İlişkin Tasarımları. Bebek Ruh Sağlığı Kursu, Ankara.

Wiefel A, Wollenweber S, Oepen G, Lenz K, Lehmkuhl U, Biringen Z (2005). Emotional Availability in Infant Psychiatry. Infant Mental Health Journal, 26(4), 392–403


Dr. Koray Karabekiroğlu


En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir... Türkçe Anasayfa English Home Page
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz. Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.

Çocuk ve Hayat üzerine her şey için tıklayın

Web sitesi: Koray Karabekiroglu