Türkçe English

Ergenlikte Bedenin Önemi

Ergenlikte bedenin önemi nedir?

Ergenlik döneminin en başından itibaren en hızlı değişim ve dönüşüm bedende olur. Boy uzar, kalça ve göğüs yeni şeklini alır. Yüz yapısı değişir, burun erişkin şeklini alır, sivilceler ortaya çıkar, sakallar uzar. Cinsel organlar hem yapısal olarak değişmiş ve gelişmiştir, hem de farklı işlevler kazanmıştır. Cinsel uyarılma artar. Beden hem başkaları için bir cazibe odağı olmuştur hem de ergenin haz kaynağıdır.

Gelişimsel sıraya göre somut kavramlarla ilişkili beceriler daha erken yaşlarda, ergenlik öncesinde gelişirken, soyut kavramlara yönelik bilişsel olgunluk ergenlik sonlarına dek yeterince gelişmemiştir. Bu nedenle tüm insanlar, özellikle de ergenler öncelikle somut varlıklar ve durumlarla ilgilenirler. Ergenliğin erken evrelerinde bedendeki bu hızlı değişim de çok dikkat çekici somut bir durumdur. Bu yüzden ergenlerin düşünce dünyasında beden önemli bir konuma oturur. Aslında ergenlik öncesinde de insanları değerlendirmede fiziksel özellikler ön plandadır. Bir çocuk birisini tanımlarken öncelikle fiziksel özelliklerini dile getirir. Örneğin, şişman biri olduğunu, gözlük taktığını, kısa saçlı olduğunu vurgulayabilir. Ancak bu dönemde çocuk başkalarının düşüncelerinden çok kendi düşüncelerine odaklandığndan ve bedeninin henüz cinsel bir nesne haline dönüşmemiş olmasından dolayı bedenle uğraşısı ergenlik dönemine göre kısıtlıdır. Ergenlik dönemi ile ortaya çıkan bilişsel işlevler, özellikle başkalarının duygularını önemseme ve hormonel uyaranlar bedeni dikkatin odağı haline getirir.

Beden aynı zamanda kendiliğin en somut parçasıdır ve kimlik gelişirken beden önemli bir referanstır. Bu nedenle özellikle cinsel kimlik gelişiminde gencin kendi bedeninden hoşnut olması önemli bir rol kazanır. Bedeninde çeşitli denemeler ve değişiklikler yaparak hoşnut olabilme yollarını arar. Beden kendiliğin sadece bir parçası olduğu için, kendiliği oluşturan çok farklı alanlar da bulunduğundan, diğer kendilik alanlarında kendilik değeri yüksek bireylerin bedenlerine yönelik duygusal yatırımı daha uygun sınırlar içinde kalacaktır. Ancak kendilik ve kimlik gelişimi sürecinde sorunları olan ergenlerin bedenleri ile ilgili uğraşları artacaktır. Diğer taraftan bedeninde belirgin sorunları olan (örneğin, sakatlık, obesite, belirgin boy kısalığı) ergenler kendilik ve kimlik gelişimlerindeki bu yaralı alanı telafi etmek için diğer alanlara daha fazla duygusal yatırım yapabilirler. Örneğin, akademik başarıları daha iyi olabilir, sosyal becerilerini geliştirebilirler.

Çoğu zaman özerklik kazanımı mücadelesinde sorunlar yaşayan ergenin kendi elinde kaldığını hissettiği tek nesne bedeni olabilir. Bu nedenle bazı ergenler bedeninde marjinal değişiklikler yapma yoluna gidebilir. Örneğin, dövme yaptırabilir, saçlarını kazıtabilir. Bu davranışı eğer ebeveynlerinin tepkisini çekiyorsa amacına ulaşmış olur. Çocuğuna aşırı katı kurallar koyan, sınırları dar çerçeveler çizen ebeveyne karşı kazanılmış bir bağımsızlık zaferi olabilir. Diğer taraftan kendisiyle ilgilenmeyen, ihmalkar bir ebeveynin dikkatini çekme yöntemi de olabilir. Her ikisinde de güvenli bir bağlanma ve ayrışma süreci ile ilgili sorunların varlığı göze çarpar.

Kendi bedenine zarar verme davranışı neden olur?

Kolları jiletle çizme, duvara yumruk atma, kafa atma, bedenin çeşitli yerlerine yara açma gibi davranışlar ergenlerde sık görülen kendine zarar verme davranışları arasındadır. Davranış sorunları, kişilik ve kimlik gelişimi sorunları ve madde kullanımı olan ergenlerde kendini kesme riski yüksektir. Sıkıntı yaratan duygularla baş etmede ve yaşadığı sorunları çözmede zorluk çeken ergenlerde kendini kesme davranışı sık gözlenir. Çocuğun ailesi ya da arkadaşları tarafından reddedilmesi, korkması, utanması, kendini yalnız hissetmesi ve panik olması kendini kesmeyi artıran etmenlerdir. Öfke ya da incinme gibi olumsuz duygular kendini kesmede önemli derecede rol oynar. Bedende kalıcı değişiklikler yapmak (ör, dövme yaptırmak, piercing için delik açmak) bazı kuramlara ve yazarlara göre kendine zarar verme davranışı içinde ele alınsa da, fiziksel sağlığı tehdit etmediği ölçüde bu davranışları sorun davranışı olarak görmemek de mümkündür.

Kendine zarar verme eylemleri olan, aynı zamanda da zihinsel işlevleri yüksek olan ergenlerin uzun süre yatırılarak tedavi edildikleri 30 yataklı bir merkezin deneyimlerini aktaran bir yazıda (Bratter ve ark., 2008), kendilerine zarar veren bu gençlerin aileleri, arkadaşları, öğretmenleri ve terapistleri tarafından son derece olumsuz ifadelerle anıldıkları belirtilmiştir. Bu gençler güvenilmez, tedavi edilemez, sevimsiz, dengesiz, mutsuz, geçimsiz, değersiz ve başarısız bireyler olarak görülürler. Bu ergenlere sıklıkla bipolar afektif bozukluk (manik depresif bozukluk, iki uçlu duygudurum bozukluğu), major depresif bozukluk, karşıt olma/karşı gelme bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, madde kötüye kullanımı bozuklukları, vb. psikiyatrik tanıları konur ve çok sayıda ilaç tedavisi almak zorunda kalabilirler.

Bu ergenler çok zor ikna olurlar ve yaşadıklarından tatmin olmakta çok zorluk çekerler (Bratter ve ark., 2008 ). Hayatın anlamsız olduğu ve yaşanmaya değmez olduğu düşüncesini güçlü bir şekilde hissederler. Aslında pek çok yazar bu duyguların çağın, modern hayatın bir sonucu olduğunu savunmaktadır (Giddens, 1991). Sahip olunabilecek sayısız nesne ve kazanılabilecek pek çok beceri vardır, ancak bunlar için yeterli zaman da yoktur, para da. Ayrıca, pek çok kişinin sosyal konumu ve bireysel beceri düzeyi bu olanakları elde etmeyi imkansız kılar. Özellikle ergenlik öncesi istediği pek çok şeyi elde etmiş, ya da aksine istediklerinden neredeyse hiçbirine ulaşamamış çocuklarda ergenlik döneminde anlamsızlık, değersizlik ve boşluk duyguları daha fazla görülebilir. Onları uyarmak için oldukça kuvvetli uyaranlara ihtiyaç vardır. Ancak yoğun duygular onları harekete geçirebilir. Bazen depresif duygulardan, boşluk hissinden uzaklaşabilmek için, yoğun uyaranlar yaratabilmek için kriz ve kaos ortamı yaratabilirler. Acı veren duyguların yerine acı veren bir bedeni tercih edebilirler. Örneğin, koluna bir çizik attığında yaşadığı acı ona var olduğunu hissettiriyor, duygusal acısını hafifletiyordur.

Duygusal yoğunluğun arttığı dönemlerde yaşanan acı verici duyguları bastırmak için çalışan beyin bazen ergende unutkanlık, dalgınlık, sanki kendinde değilmiş gibi olma ve benzeri belirtilerin gelişmesine yol açabilir. Çözünme (disosiasyon) yaşantısı olarak da adlandırılan bu dönemin önemli bir bölümü kişi tarafından daha sonra hatırlanmaz. Pek çok kendine zarar verme eyleminin öncesinde bu tür çözünme yaşantılarının var olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle çoğu zaman ergen yaptığı eylemin acısını çok fazla hissetmemektedir, bu acıya dayanabilmektedir. Buna benzer çözünme yaşantıları intihar davranışından önce de sık görülür. Öte yandan, özellikle bazı yerel dinlerde ve tarikatlarda yapılan bazı dini etkinliklerde de benzer şekilde bir trans hali yaşanmakta ve o sırada fiziksel acı algısı oldukça azalmaktadır. Yoğun duygusal ve fiziksel acı veren travmatik deneyimlerde (örneğin, deprem, tecavüze uğrama) de benzer şekilde çözünme yaşantısına sık rastlanır. Kişi travmatik olayın acısını hissetmemek adına –bilinçli olmaksızın- algılarını bir ölçüde kapatır ve olayın ayrıntılarını çoğu zaman hatırlayamaz.

Kendine zarar verme davranışı olan ergenlere benzer şekilde depresif duygular, boşluk ve anlamsızlık hissi yaşayan ergenler farklı tutumlar da geliştirebilirler. Örneğin, yeme bozuklukları, kumara aşırı düşkünlük, riskli sporlara aşırı ilgi ve adrenalin tutkusu, internet bağımlılığı, suça karışma, vb. pek çok davranışın temelinde bu duygular ortaya çıkabilir. Bu tür davranışların sonucunda da olumsuz tepkiler ve beğenilmeme kaçınılmaz olur. Aslında en çok kabullenilme, sevilme, değer verilme ve başarı hissine ihtiyaç duydukları halde tam tersini elde ederler ve bu kısır döngü bazen intiharla, ya da ciddi suç eylemleriyle sonuçlanabilir. Kimlik gelişimi sırasında riskli ergenler kimlik bunalımı denen sorunları yaşarken benzer davranışları sergilerler. Kendine zarar verme davranışı aynı zamanda kimlik krizinin de bir göstergesidir.

Zaman içinde sürekli olumsuz tepki alan bu ergenler sanki erişkinleri test etmek istermişçesine aksi davranışlarda bulunurlar. Diğer bireylerde oldukça kışkırtıcı ve rahatsız edici bir algı yaratırlar. Özellikle ergenlik dönemlerinde bu gençlerin aradığı ve ihtiyaç duyduğu kişi onlara gerçekten değer veren, onlarla çatışmaktansa onları anlamaya çalışan, sabırlı ve tatlı sert, tutarlı davranan, kendi davranışlarıyla da onlara örnek olabilecek kişidir. Hababam Sınıfında yaşananlara benzer şekilde, önceleri bu kişileri test etme, onların güvenilir bireyler olup olmadıklarını anlamaya çalışmak adına daha da fazla üzerine gitme gibi davranışlar geliştirebilirler. Yine Hababam Sınıfında olduğu gibi tutarlı, yapıcı, saygılı ve değer veren bir kişi zaman içinde bu ergenlerde olumlu yönde davranış değişikliğini sağlayabilir. Tedavi sürecinde de uygulanmaya çalışılan temel yaklaşım benzerdir.

Erikson kendine zarar veren ergenlerin kimlik sorunu yaşadıklarını vurgulamıştır. Bu ergenlerin kendilik değerlerinin düşük olduğunu, değersizlik duygularının yoğun olduğunu belirtmiştir. Bu ergenlerde “ancak sadece” (if only) diye tanımlanan bir sendromdan söz edilir (Bratter ve ark., 2008). Örneğin, bu ergenler “ancak sadece annem babam boşanmamış olsaydı...”, “ancak sadece biraz daha zeki ve zengin olsaydım,...” benzeri sözleri sık sık dile getirirler. Fakat hayatlarındaki sorunların ve eksikliklerin üstesinden gelmek için yeterli çabayı sarf etmezler. Çünkü kaybetmekten korkarlar ve aynı zamanda hedefleri gerçekten ulaşılması zor hedeflerdir. Bu durum da özgüvenlerinin daha fazla zarar görmesine yol açar ve değersizlik ve suçluluk duyguları daha da pekişir. Bu çocuklara psikiyatrik yaklaşımda kilit kavram kendilik değerinin tamiridir. Bu davranışları ortaya çıkaran ya da eşlik eden psikiyatrik sorunlara (örneğin, depresyon, dürtü kontrol bozuklukları) yönelik ilaç tedavileri de sıklıkla kullanılır.

Tedavi sürecinde üzerine gidilmesi gereken etkenlerden bir diğeri de sosyal damgalamadır. Bu ergenler çok kısa zamanda aileleri, arkadaşları, öğretmenleri ve yakın çevreleri tarafından damgalanmaktadırlar. Hatta psikologlar ve psikiyatristler de kişilik bozukluğu tanısını koyarken bazen aceleci davranırlar. Bu damgalama ergende bazen geri dönüşü olmayan bir yolda olduğu düşüncesini yaratır. Zaten ne yaparsa yapsın artık insanların sevgisini ve güvenini kaybetmiş hissedebilir ve öğrenilmiş bir çaresizlik duygusu gelişebilir. Damgalama nedeniyle sosyal olanakları kısıtlanabilir, arkadaşları uzaklaşabilir, haksız yere suçlanabilir ve bu nedenle daha yapıcı ve olumlu bir davranış örüntüsü geliştirmesi daha da zorlaşır. Özgüveni daha da zedelenen ergen kendine zarar verme davranışına daha çok yönelir. Bazen bu davranış sayesinde geçici bir süre rahatlama yaşadığından bu yöntemi sıkıntı duyduğu hemen her zaman uygulamaya başlayabilir. Bir tür takıntılı (kompulsif) rahatlama aracı olarak sürekli pekişebilir. Davranış arttıkça da damgalama ve dışlanma daha da artar. Değişimi, olumlu gelişmeyi sağlamak için ergenin değişime ve kendine inanması gerekir. Ergenlik yıllarında özellikle kimlik gelişiminde sorunlar yaşayan ergenlerin çevresel tepkilere oldukça hassas olduğu düşünülürse, değişime inanmaları için öncelikle çevresindekilerin değişime inanması gerekli olur.

Kendine zarar verme davranışı bir kimlik arayışı göstergesi, bir kişilik bozukluğu belirtisi olabildiği gibi, dönemsel bir depresyonun geçici bir belirtisi, daha önce yaşanan bir travmatik deneyimin sonucu, madde kullanımı ile tetiklenen bir davranış ya da takıntı (obsesif kompulsif) bozukluğu olan bir bireyin takıntılı (kompulsif) bir davranışı da olabilir. Ne olursa olsun genelde kendilik değeri düşük bireylerde gözlenir. Kendilik değerini düşüren en önemli etkenlerden birinin de aile içi çatışmalar ve özdeşim sorunları olduğu düşünülürse, kendine zarar verme davranışı olan ergenlerin ailelerinde psikososyal sorunlara daha fazla rastlamak beklenen bir bulgudur. Bu nedenle bu ergenlere yaklaşımda ergenin ailesi de incelenmeli ve tedavi sürecinin bir parçası olabilmelidir.

Kendine zarar verme davranışı olan ergendeki keder, utanç, korku, değersizlik, öfke gibi olumsuz duyguların yapıcı bir yönde kullanılması gerekli olur. Ergen bu olumsuz duygularla yüzleştikçe değişime karşı daha fazla motivasyon sağlayabilir. Öncelikle özgüveni arttıran girişimlerle ve duyguların şiddetini azaltan uygulamalarla ergene değişim için uygun ortam sağlanmaya çalışılır. Daha sonra bireysel terapi sürecinde duyguların kaynağı ve sonuçları derinlemesine incelenir ve duyguları tetikleyen, körükleyen ve sürmesini sağlayan etkenlerin azaltılması için eylem planı hazırlanır. Bu eylemlerde de zaman zaman başarısızlıklar olması kaçınılmaz olduğundan, gencin zaman zaman olumsuz duygulara geri dönmesi, tedaviye direnç geliştirmesi de doğaldır. Tedavi ekibi gençle aynı taraftadır ve ortak düşman olumsuz duygulardır.

KAYNAKLAR

Bratter TE, Sinsheimer L, Kaufman DS, Alter JS (2008 ) Residental treatment for gifted and self-desructive adolescents. Adolescent Psychiatry

Giddens A (1991), Modernity and Self Identity. Stanford, Ca: stanford university Press.

Perl E (1999) Snatching defeat from the jaws of success: Self-destructive behavior as an expression of autonomy in young women. Adolescent Psychiatry

Schonert-Reichl KA, Offer D (1992), Gender differences in adolescent symptoms. In: Advances in Clinical Child Psychology, ed. B. B. Lahey & A. E. Kazdin. New York: Plenum Press, pp. 27-60. Spezzano, C. (1993), Affect in Psychoanalysis. Hillsdale, NJ: The Analytic Press.


Dr. Koray Karabekiroğlu


En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir... Türkçe Anasayfa English Home Page
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz. Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.

Çocuk ve Hayat üzerine her şey için tıklayın

Web sitesi: Koray Karabekiroglu