Türkçe English

Ergenlikte fiziksel değişimin ana hatları nelerdir?

Bebeklik dönemini saymazsak, tüm yaşam boyunca en hızlı fiziksel değişim ergenlik döneminde görülür. Marshall ve Tanner (1974) ergenlikte beş temel fiziksel değişim alanı tanımlamışlardır.

1. Kemik uzamasında hızla bir artışın olması ve zamanla bu artışın yavaşlaması

2. Beden yağ ve kas kitlesinin artışı ve yağ ve kas dağılımının yeniden düzenlenmesi

3. Dolaşım ve solunum sistemlerinin gelişmesi ve güçlenmesi

4. İkincil seks karakterlerinin gelişmesi ve üreme organlarının olgunlaşması

5. Hormonel sistemlerde değişiklikler

Ergenlikte hormonel değişim nasıl olur?

Anne karnındayken cinsel organların ve cinsiyete özgü özelliklerin gelişimi androjenler olarak adlandırılan çeşitli hormonların etkisiyle olur. Doğum sonrası dönemde bu hormonların etkinliği baskılanır ve ergenlik dönemine dek baskı altında kalır. Ergenlik dönemi ile birlikte bu baskı ortadan kalkar. Ergenlik dönemine kadar büyümeyi ve gelişmeyi kontrol eden hormonlar özellikle tiroid bezi hormonları ve böbrek üstü bezinden salgılanan kortizol iken, erkenlik döneminde eşey hormonları (erkeklerde testosteron, kızlarda östrojen) baskın hale gelir.

Fiziksel gelişme ve büyüme ve üreme organlarının işlevleri beynin merkezinde yer alan hipotalamus ve hipofiz isimli bölgelerden böbrek üstü bezlerine uzanan bir kontrol sistemi ile, diğer bir deyişle “hipotalamus-hipofiz-adrenal ekseninde” (HHA ekseni) görev alan hormonlarla kontrol edilir. Ergenliğin başlangıcında tetiği ilk çeken hormon hipotalamus tarafından salgılanan gonadotropin salgılayıcı hormondur (GTSH). Bu hormon hipofiz tarafından salgılanan lüteinleştirici hormonun (LH) ve folikülü stimüle eden hormonun (FSH) salınımını düzenler. Çocukluk çağı boyunca düşük miktarlarda sentezlenen LH ve FSH, ergenlik öncesi dönemde özellikle geceleri uykudayken ataklar halinde salınmaya başlar. Bu artış özellikle sabah saatlerinde kan dolaşımında steroid hormonu düzeylerinin yükselmesine neden olur. Gün içinde düşen düzeye bağlı olarak LH ve FSH’ın salınımları yeniden tetiklenir ve bu geribildirim mekanizması ile LH ve FSH düzeyleri zamanla yükselir. LH ve FSH düzeylerindeki yükselme ergenliğin başlangıcını işaret eden, en erken ölçülebilir hormonlardır (Reiter ve Grumbach, 1982).

Önceleri geceleri görülen artışlar zamanla günün tümünde görülmeye başlar. LH ve FSH androjen ve östojen olarak adlandırılan seks hormonlarının sentezlenmesini uyarır. Kızlarda, FSH yumurtalıklardaki yumurtaların gelişimini sağlarken, LH ise progesteron ve östrojen üretimini uyarır. Erkeklerde ise FSH testislerdeki sertoli hücrelerinin gelişimini uyararak sprem yapımını artırırken, LH artışı ise testosteron sentezini tetikler. Son noktada etki eden hormon genellikle östrojendir. Erkeklerde de testosteron pek çok bölgede aromataz isimli enzimin etkisiyle östrojene çevrilerek etki eder. Örneğin kemiklerin gelişimi ve epifizlerin kapanmasından sorumlu hormon östrojendir.

Ergenlikte cinsiyet hormonlarının yanı sıra büyüme hormonu ve tiroid bezi hormonları düzeylerinde de artış olur. Çocukluk yaşlarına oranla büyüme hormonu biraz daha farklıdır. Ergenlik döneminde baskın miktarda bulunan formu insülin benzeri büyüme faktörü- ı’dir (insulin-like growth factor I) (Veldhuis ve ark., 2000). Kızlarda büyüme hormonu düzeylerinde Tanner’in ikinci evresinde (özellikle memelerin geliştiği evre) hızla artış olurken, en yüksek düzeylere Tanner’in 3-4. Evrelerinde ulaşılır (Martha ve ark.,1992).

Öte yandan, son yıllarda leptin hormonunun da ergenlik döneminde rol aldığı düşünülmektedir (Mantzoros ve ark.,1997). Leptin yağ hücreleri tarafından salgılanan aşırı şişmanlamaya karşı koruyucu (anti-obezite) proteindir. Vücuttaki enerji depolarının bir göstergesidir ve pubertenin başlamasında, normal adet kanaması düzeninde, gebeliğin gerçekleşmesinde çeşitli rolleri vardır. Yağ dokusunun daha yoğun olduğu kızlarda ergenlik daha erken başlar. Bu durumda leptinin rolü olduğu düşünülmektedir.

İkincil cinsiyet özellikleri nelerdir?

Birincil cinsiyet özellikleri cinsel organlardaki (penis, vajina, vulva, prostat vb.) özellikleri ifade eder. İkincil cinsiyet özellikleri gelişimi ise üreme işlevleri dışındaki değişimleri ifade eder. Bu değişimler, her iki cinsiyette de böbrek üstü bezinden salgılanan androjenlerin, ve erkeklerde testislerden salgılanan testosteron, kızlada yumurtalıklardan salgılanan östrojenlerin etkisiyle olur. Tüm dünyada ergenlikte görülen fiziksel değişimler Tanner’in (1962) tarif ettiği beş evrede ele alınır. Bu evreler kızlarda meme boyutlarının büyümesi ve genital bölge kıllanması düzeyini ifade ederken, erkeklerde de penis ve testis boyutları büyümesi ile genital bölge kıllanmasının düzeyini yansıtır. Ergenlik döneminde böbrek üstü bezinden hormon üretiminin hızlanmasının başlamasına “adrenarş”, üreme organlarından hormon üretiminin başlamasına da “gonadarş” denir. Böbrek üstü bezlerinin zona retikülaris bölgesinden salgılanan androjenler genital bölgenin ve koltuk altlarının kıllanmasını sağlar, bedenin kokusunun değişmesine, cildin yağlanmasına ve akne (sivilce) oluşumuna neden olur.

Erkeklerde ilk görülen fiziksel belirti genital bölgede kıllanmanın başlaması olabileceği gibi, daha öncesinde erbezlerinin kırmızı bir renk alması ve derisinin incelmesi ilk belirti olabilir. Erkeklerde gırtlak yapısında ve kaslarında belirgin değişiklikler olur ve buna bağlı olarak ses tonu değişir. Önceleri çatallı bir ses halini alır ve yaklaşık 15 yaşlarında erkek ses tonuna dönüşür. Erkeklerde bu dönemde gözlenen en belirgin bir diğer bulgu da sakalların çıkışıdır. Erkeklerde ergenlik başlangıcının ilk belirtisi olan testislerdeki büyüme ortalama 11 yaşlarında görülür. Erkeklerde genital bölgede kıllanma ise ortalama 12 yaşında başlar. Testislerdeki büyümeye paralel olarak boy uzaması da hızlanır. Ortalama olarak yılda en fazla 10,3 cm boy uzaması görülür ve ergenlik dönemi boyunca boy toplam 28 cm uzar (Archibald ve ark., 2003). Boyun en hızlı uzadığı dönem kızlara göre ortalama iki yıl daha geçtir ve Tanner’in dördüncü evresinde olur. Kemiklerdeki epifiz bölgeleri 17 yaşlarında kapanır ve kemik uzaması durur. Spermin ilk kez boşalması anlamına gelen “spermarş” ise ortalama 13-14 yaşında olur. 12-14 yaşlarında erkeklerin boy ortalaması kızlardan birkaç santimetre daha kısadır. Kızlarda 14 yaşından sonra boy uzaması belirgin bir yavaşlama gösterir, erkeklerde ise 16 yaşına kadar belirgin bir boy uzaması olur ve daha sonra yavaşlar. Benzer şekilde 12-14 yaşları arasında kas yoğunluğu kızlarda daha fazla iken, zamanla erkeklerde kas miktarı kızlara göre belirgin olarak artar.

Kızlarda ilk görülen fiziksel belirti memelerin tomurcuklanmasıdır ve genellikle 8-13 yaşları arasında olması gerekir. Beyaz ırkta ortalama 10 yaşında iken, siyahi kızlarda ortalama 9 yaşında meme tomurcuklanması görülür (Kaplowitz ve ark., 1999). Kısa süre sonrasında ise genital bölgelerde kıllanma başlar. Bu gelişmeye paralel olarak boy uzaması hızlanır. Kızlarda boy uzamasındaki hızlanma erkeklere göre daha erken yaşta olur. Ortalama olarak yılda en fazla 9 cm boy uzaması görülür ve ergenlik dönemi boyunca boy toplam 25 cm uzar (Archibald ve ark., 2003). Boyun en hızlı uzadığı dönem Tanner’in üçüncü evresidir. Kızlarda kemiklerdeki epifiz bölgeleri 15 yaşlarında kapanır. İlk adet kanaması (“menarş”) ergenliğin geç belirtilerinden biridir ve genital bölgede kıllanmanın başlamasından ortalama 2,5 yıl sonra gerçekleşir (Archibald ve ark., 2003). Beyazlarda ortalama 13, siyahi kızlarda ise ortalama 12 yaşında ilk adet kanaması (menarş) olur.

Erinlik döneminde aynı zamanda çok hızlı bir şekilde kilo alınır. Erişkin yaşamdaki ağırlık miktarının yaklaşık yarısı bu dönemde kazanılır. Erkeklerde en hızlı kilo alınan yaş ortalama 14’dür ve 14 yaşında yılda ortalama 9 kilo alınır. Kızlarda ise en hızlı kilo alma dönemi 12,5 yaşta görülür ve yılda ortalama 8,3 kilo alınır (Archibald ve ark., 2003). Bu dönemde kemiklerdeki mineral yoğunluğunda ve kas kitlesinde belirgin bir artış olur. Kızlarda ve erkeklerde yağlanmanın yoğunlaştığı bölgeler farklılık gösterir.

Ergenliğin başlama yaşını etkileyen faktörler nelerdir?

Hem kızlarda hem de erkeklerde ergenliğin başlama yaşı 4-5 yıl değişiklik gösterebilir ve bu aralık normal olarak kabul edilir. Erinlik döneminde yukarıda sözü edilen ikincil cinsiyet özellikleri genel olarak belirli bir sırayı izlese de bazı varyasyonlar olabilir ve genellikle normal sınırlar içinde sayılır. Özellikle ırklar arasında belirgin farklılıklar dikkat çeker. Erinlik döneminin başlama zamanını etkileyen faktörler arasında genetik özellikler, beslenme düzeyi, davranışsal faktörler ve diğer çevresel etkenler sayılabilir. Son yıllarda özellikle kızlarda ergenliğe giriş yaşının daha erken olduğuna dair yayınlar göze çarpar. Örneğin 1800’lü yılların sonlarından 1900’lü yılların sonlarına doğru ortalama menarş yaşı Finlandiya’da 17’den 14’e, İtalya’da 16’dan 13’e düşmüştür (Tanner, 1989). Time dergisindeki 2000 yılındaki bir makalede özellikle çevresel zehirli maddelerin, besinlerde artan oranlarda yağ alımının ve daha yoğun strese maruz kalma gibi nedenlerin kızlarda daha erken ergenliğe yol açabileceği öne sürülmüştür. Çevresel zehirli atıklar arasında bir böcek ilacı olan DDT’nin yıkım ürünü olan DDE ve elektrik hatlarında kullanılan diğer bir madde olan PCBS’nin östrojen benzeri bir etki yaparak puberte gelişimini erkenden tetiklediği varsayımı gümdeme gelmiştir.

Öte yandan, erinlik döneminde hızla kilo alımı ile birlikte serumdaki düzeyleri hızla yükselen leptin hormonunun etkileri üzerinde de durulmuştur. Yağ dokusundan salgılanan leptin beyinde cinsiyet hormonlarının salınmasını uyaran maddelerin (gonadotropinlerin) salgılanmasını tetiklediği düşünülmektedir. Yağ düzeyi daha fazla olan kızlarda daha erken yaşlarda ergenliğin başlaması da bu varsayımı desteklemektedir. Ayrıca erken yaşlarda yaşanan yoğun stres düzeylerinin de ergenliği erkene çektiği düşünülmektedir. Babasız aile ortamında ya da aile içi ilişkilerde sıcaklığın daha düşük olduğu ortamlarda yetişen kızlarda fiziksel gelişme daha erken yaşlarda olmaktadır (Surbey, 1990; Graber ve ark., 1995).


Dr. Koray Karabekiroğlu


En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir... Türkçe Anasayfa English Home Page
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz. Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.

Çocuk ve Hayat üzerine her şey için tıklayın

Web sitesi: Koray Karabekiroglu