Türkçe English

Çocukluktan erişkinliğe sınır sorunları

Danışma amaçlı başvuran anne-babaların en sık sorduğu soru: ‘Sözümüzü dinletemiyoruz doktor bey. Ne yapalım?’

Sanırım bu, sadece anne-babaların sorusu ve sorunu değil, aynı zamanda tüm toplumun… Zaten öyle olmasa polis, jandarma gibi güvenlik güçleri de bu kadar zorlanmazdı.

Zaten önemli olan çocuğun ‘söz’ dinlememesi değil. Bu yüzden de anne-babaların bu sorusuna verdiğim yanıt (?) bu paralellikte; ‘Sözünüzü dinlemediği zaman siz ne yapıyorsunuz?’.

Aşırı alkol almış sürücülerle, hızsızlık yapmış yada adam yaralamış kişilerle karşılaşan güvenlik görevlileri için de aynı şey geçerli. Önemli olan birilerin kuralları çiğnemesi değil. Kanunlar da o yüzden var zaten. Yanlış yapan bireylere karşı hazırlıksız olan, yeterli caydırıcılığı olmayan yasaları olan toplumların, suçlarla başa çıkması imkansız.

Kendi kendimize soralım; Niye markete gittiğimizde, yaptığımız alış-veriş karşılığında para ödüyoruz? Öyle ya, çalabiliriz! Bazılarımız ayıp, bazılarımız günah, bazılarımız da yasak olduğu için böyle bir yönteme başvurmuyor. Yani, böyle bir davranışı yapmamamız için üzerimizde dinsel, toplumsal baskılar var. Eğer olmasaydı, o zaman herkes aklına geldiği gibi davranabilirdi.

Anne-babaların verdiği cevap bu noktada can alıcı oluyor, ve genelde şu şekilde: ‘Ne yapalım doktor bey? Alıp karşımıza konuşuyoruz.’ Ben de onlara ikinci sorumu soruyorum: ‘… ya sonra?’. Onlar da –çaresizlik içinde olsa gerek- ‘İşe yaramıyor, zaten işe yarasa burada işimiz ne?’.

Anne-babaların gözden kaçırdığı bir nokta var ki, sanırım farkına varsalardı ‘burada’ işleri olmazdı. Her kişi, çocuk olsun – erişkin olsun, bir davranış sonrası dikkat çekmeyi, ilgi odağı olmayı başarabildiğini gördüğünde bundan büyük keyif almakta (Magazin basınında, gündeme gelmek için ünlülerin yaptığı davranış kalıplarını örnek vermek isterim). ‘alıp karşıma konuşuyorum’ olmak, esasında çocuğun hoşuna giden, mutluluk verici bir davranış. Bir nevi ödüllendirme.

Düşünsenize, aşırı hız yapmışsınız, polis sizi durdurmuş, ne olacağını beklersiniz? Polis size aşırı hız yapmanın ne kadar tehlikeli olduğundan, sakıncalarından bahsediyor. Sonra da iyi günler dileyip gönderiyor. Bu davranışa ‘olumsuz pekiştirme’ diyoruz. Yani yapılması gereken şeyin (burada ceza yazmak olabilir) yapılmaması sonucu (polis) yaptığımız davranışı (aşırı hız) hoş görerek bir şekilde pekiştirmiş oluyor. Böylece de bu davranışın tekrarlanmasına göz yummuş hatta izin vermiş oluyor. Ancak esas yapması gerek şey, ceza yazmak olmalıydı. Bunu yapmayarak hem aşırı hız yapmanızı pekiştiriyor, hem de sizin zihninize şu bilgiyi sokuyor; demek hız yapınca bazen ceza almayabilirim, her polis ceza yazmıyor. Polisin ceza yazmaması için uyguladığınız taktik (hemşeri olma, önemli bir insanın yakını olma, bir yere yetişme) başarılı olmuşsa, artık bunu her durumda kullanmaya da başlıyorsunuz.

Anne-babaların genelde uyguladıkları yöntem şöyledir: Çocuklarının, hoşlanmadıkları bir davranışları karşısında bazen hoş görülü davranırlar: alıp karşılarına konuşur, bu davranışın yanlışlıklarından bahseder, ve bir daha yapmamaları için söz vermelerini ister. Bazense bağırır, kızar hatta döverler. Bu birbirinden tamamen farklı iki yöntem karşısında çocuğun aklının karışmaması çok doğaldır. ‘Acaba annem kızıp döver mi, yoksa alıp karşısına konuşur mu?’ ‘Ben doğru bir şey mi yaptım, yoksa yanlış bir şey mi? Çocuk, kızma olayından bir zaman sonra da annesini öper, özür diler, ve barışırlar. Böylece de iş tatlıya bağlanır. Bu sefer de çocuk şunu öğrenir: ‘Annem kızar ama onu öpünce beni affeder’

Polis tarafından durdurulan arabanın şoförünün de aklından geçenler farklı değildir. Aynı kural dışı davranış için daha dün hoş görülen şoför, polisin ceza yazması karşısında şaşırır ‘… ama polis bey, dün de durdurulduk ama ceza kesilmedi.’ ‘… bu kerelik affetseniz’ ‘ … bir kereden bir şey olmaz ki’ ‘… siz de çok insafsızsınız, görmezlikten gelin’ ‘… söz bir daha olmaz, bu işin kolayı olmaz mı?’

Eğer çocuk yaptığı uygunsuz davranış sonucu neyle karşılaşacağını bilse, muhakeme gücü de artacaktır. İçinden ‘bu davranışı yaparsam, annem de bana şunu yapar’ diye geçirse, ya o davranışı yapmayacak, yada yapsa da sonucuna katlanacaktır. Bu nedenle anne-babaların çocuklarının davranışları karşısında tutarlı olması gerekiyor. Aksi takdirde çocukların kafaları da karışacaktır.

Tutarlı demek, despot olmak anlamına gelmiyor. Çocuğunuzla anlaşın, ‘eğer bu uygunsuz davranışı yaparsan (oyuncaklarını dağınık bırakmak), karşılığında şu davranışla (akşam televizyon izlememek) karşılaşacaksın. Hangisini istersen?’ bırakın seçimi çocuğunuz yapsın. Çünkü çocuğunuza bir kural koymadaki amaç, o davranışı yaptıktan sonra hiç ummadığı bir cezayla karşılaşması değil, daha davranış olmadan caymasını ve muhakeme etmesini sağlamaktır. Daha açıklayıcı olursak, amaç aşırı hız yapıp sizden ceza almak değil, aşırı hızı yapmamanızdır.

Ailelerin aklına takılan son soru da şu oluyor: ‘Kural işledi, cezaya ne gerek var, olmuş-bitmiş. Göz yumuyorum.’ Unutmayın ki siz de aşırı hız yaptığınızda bir kere ceza verirsiniz, iki kere verirsiniz ama üçüncüden sonra normal sınırlarda hız yapmaya başlarsınız. Bu nedenle kural dışına çıkıldığında, çocuğunuza uygulayacağınız yöntemler, diğer uygunsuz davranış öncesi bir söndürme görevi üstlenecektir.

Aile, çocuğun birçok şeyi öğrendiği ilk ortamdır. Kurallar koyma konusunda tutarlı bir tutum sergileyemeyen anne-babalar, ileride (erişkinlik çağında) kurallara uy(a)mayan, her işin bir yolu – kolayı olduğunu öğrenen ve kuralları zorlayan bireyler yetiştirdiklerini de unutmamalıdır.

Lütfen çocuklarımızın kafasını karıştırmayalım.


Dr. Sabri Hergüner


En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir... Türkçe Anasayfa English Home Page
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz. Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.

Çocuk ve Hayat üzerine her şey için tıklayın

Web sitesi: Koray Karabekiroglu